I Dünya Savaşı bitse de Güney Kafkasya kanlar içindeydi. Burada
yaşayan milletler, özellikle de Türk-Müslüman nüfusu ulusal kaderlerinin
nasl olacağı konusunda düşünmeye ve mücadele etmeye
başlamışlardır. Tabi ki, savaşın sonuçlarndan çok şey aslı olacaktı.
Artık Doğu Anadolu’da devlet yaratmak düşüncesinin iflas olduğunu gören Ermeniler de Güney Kafkasya’ya üz tutmuşlardı.Etnik Ermeni olan ve İngiliz
hükümetinden milyon altun ruble tutarndaki
ilk yardımı alan Stepan Şaumyan Bakü’de Azerbaycan Türklerine
karşı Bolşeviklerle Ermeni milliyetçilerinin işbirliyini sağlamıştı.
Rusya bu yllarda kendi jeopolitik çkarlarnı temin etmek için Ermenileri alet olarak kullanmak zorundaydı ve Türkiye’ye ihanet eden Ermenilerden çok da
sadakat beklemiyordu. Tanaksutyun Partisi’nin liderlerinden
olan Hovhannes Kaçaznuni de Ruslarn onları kandırdığı ve sattığı kanaatındeydi. O söylemişti ki, Rusya “Ermenistan’ı (burası Azerbaycan
topraklarıydı) boşaltmak ve oraya Kazakları yerleştirmek yolunu seçmişti.
Knyaz Lobanov- Rostovski’nin ünlü “Ermenisiz Ermenistan”
projesi uygulandı”. 1918 ylılın Mart olayları,Türk tarihinin en kanlı
sayfalarındandır.Bolşevik- komünist bayrağı altnda birleşmiş Ermeni
çeteleri, Bakü”de, Nahcivan’da, Küba’da, Kusar”da, Şamahı’da,
Kürdemir’de, Lenkeran’da ve başka yerlerde halkımıza çok büyük
zulümler yapmışlardı. Tarih araştırmaçılarının değerlendirmelerine
göre sadece 29-31 Mart günleri arasnda Bakü”de 20 binden fazla
vatandaşımız katledilmişdir. Katliamın yaplmasının başlıca sebebi
Azerbaycan’ın bağımsızlığını elinden alınması,Bakü’nün mühim
iktisadi ve siyasi önemi ile bağlıydı. Rusya için Bakü büyük önem ta-
yordu. Bu, V.İ.Lenin’in “Bakü petrol, ışık ve enerjidir” sözlerinden
de anlaşılıyor.Ama Ermenilerin de kendi amaçları da vardı. Stepan
Şaumyan’n aşağıdakı fikirleri Mart katliamının yapılmasının iç yüzünü
açıklıyor: “Bizim süvari desteğe ilk silahl hücum cehtinden bahane
gibi istifade edip, bütün cephe boyu hücuma geçtik. Bizim 6 bin kişi kadar
silahlı kuvvetimiz vard. Aynı zamanda Taşnaksütyun’un da 3-4 bine yakın
askeri orduları vardı”.
Gerçekten de Ermenilerin “Büyük Ermenistan” diye isimlendirdikleri
sersem hayale onlarn kendilerinden baka bir kimse inanmıyordu.
30 Ekim 1918 yılında Mondros antlaşması imzalandı.Bu antlaşmaya göre, Osmanlı devleti kendi mağlubiyetine imza atıyor ve bu imza Türk topraklarının bölünerek bir kısmının Ermenilere, dier bir kısmının Yunanlara verilmesine yol açyordu. Tabi olarak, Türk halkı bunu kabul edemezdi ve Anadolu’da başlayan ulusal özgürlük
ve Kurtuluş harekatı zamanla genişlemeye başladı. 23 Nisan 1920
ylılında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açlışı ve Milli
Hükümetin kurulması bu tarihin dönüm noktas oldu. Yeni Türk
devletinin ulusal kökene dayalı politik hattını o yıllarda Mustafa Kemal
Atatürk yazdı.Büyük kurtarıcının deyimiyle, “milletin iç ve dış
istiklalinin tanıtılması ve her milletin kendi kaderine kendinin sahip
olması, hakkımızın kayıtsız-şartsız tanınması” süreci işlemeliydi.Bu
şartlar içinde yeni Türkiye devleti komşularıyla tüm anlaşmazlıkları
çözmek arayışlarına başladı. Ancak Ermenistan’da o zaman kurulmuş
Taşnak hükümeti Türkiyeye karşı düşmanlık ve işğalcılık politikasından
vazgeçmiyordu.
Bölgede askeri durumdan kaygılanan ve hiçbir halde savaşın
olmasnı istemeyen Sovyet Hükümeti meselelere müdahile etti.
3 Haziran 1920 tarihinde Sovyet Hükümetinin Dışişleri bakanı
Çiçerin’in ünlü mektubu ortaya çkt. Çiçerin mektubunda Sovyet
Hükümetinin Üç sancağı (Kars, Ardahan, Batum) Türkiye’ye verme
meselesi konusunu ele alındığı bildiriliyordu… O zaman Ankara’ya
da Douğu’ya da askeri harekat yürütmek doğru değildi,öte yandan
Yunanların Batı’da “uslu durmadıkları” hakkında bilgiler geliyordu.
Ona göre de Ermenistan’a karşı savaş bir ay kadar ertelendi.
10 Austos 1920 ylnda Ermenistan’la Sovyet Hükümeti arasnda
antlaşma imzalandı.
Kazım Karabekir Paşa mektubunda yazmıştı “Efendiler,
Kafkasya’da evlad ve ailenizin, özellikle kendinizin emniyet içinde yaşaması
Osmanlı devletinin en büyük arzusudur. Bu şartla ki, altı yüz yıldır
birlikte yaşadıkları bir milletin kadın ve çocuklarına karşı çeşitli işkence
ve zulümler yapan hain Osmanlı Ermenilerinin kandırıcı sözlerine inanmayı
nız. Ermenilerin elleri kanlı, yüzleri lekelidir… Geçtikleri yerlerde
ne hayat, ne namus, ne de mal bırakmamışlar”. Budur Kazım Paşa’nın
yazdıkları.Elbette, Paşa mektubunda Ermenilere “Osmanlı nüfusunun
fertleri olarak mutlu bir hayata başlamalarını” arzu etmiş, ama
Ermenileri haklı sayan, onların mücadelesini destekleyen herhangi
bir düşüncesi olmamıştır. Bu da bir Ermeni yalanıdır. Paşanın yazdıkları
Bakü olayları için de geçerlidir.
Ermenilerin Türklere ihanet etmesini Bakü’de eli Azerbaycan
Türklerinin kanına bulaşmış, Bakü Sovyeti’nin başkanı Stepan Şaumyan
da itiraf etmiti . O yazmıştı:”Ermeni burjuvası eski genel vali
Vorontsov-Daşkov’un ona gösterdiği özel ilgiye göre minnettarlık göstergesi
olarak ve desteği altında serbestçe zengin olduğu Çar Hükümetine “sadık
tebaa” duygusunu ifade etmek için savaş zamanı kendi sahte vatanseverli-
ini en büyük çılqınlıkla sunmaya çalışıyordu.. Bunun için o (yani Taşnaksutyun)
kendi parasıyla gönüllü Ermeni çeteleri yaratmıştı.Bu çetelere
Türkiye Ermenileri de (Türk ordusundan firar etmiş ve hatta Türkiye
parlamentosunun üyesi) katlmıştı. Bahtsız Türkiye Ermenilerinin, kendi
devletinin hainleri gibi, böyle demek mümkünse, başdan-başa vahşice yok
edilmesi Ermeni burjuvası ve onun kölesi Taşnaksutyun Partisi’nin hunhar
sınıf politikasının kederli sonucu oldu”… Hatırladım ki, bu kelimeler
arşırı ırkçı Ermeni politikacısı S.Şaumyana aittir.
31 Mart Azerbaycan Türklerinin Soykırım Günü.
Unutmayın,Unutturmayın,Ermeni Yalanlarına İnanmayın.