Bu gün senin doğum günün…
Bu günü nerde olsam, hangi şartlar içinde olsam bile hiç unutmadım, unutmam….
Canım, yüreyğimin parçası, gözümün ışığı, evimin direği Oğul!
Ana için evlat candır, tırnağına taş deyse ananın yüreğinin başı sızlar…
Zorda ve başı dertte olarsa, Ana yüreği hisseder…
Bir ana-ogul masalı anlatım Sana…
Biz aslında seninle beraber büyüdük, el-ele, omuz-omuza verdik ve zorlukları beraber atladık…
Sana hiç çocuk gözüyle bakmadım…
Sen benim can yoldaşım, sırdaşım, dava arkadaşım ve ruhdaşım oldun…
Bazı zamanlar başım dertte olanda senin ellerinden tutar gözlerinin içine bakardım ve benim içn “dua et” diyordim….
Çok küçüktün, masum gözlerinle bana bakar, “ağlama annem, her şey çok iyi olacak” diyordun… Ve gerçekten her şey çok iyi olurdu.
Derdimi ve sevincimi seninle paylaşardım. Sen aynı zamanda benim cebhe yoldaşımdın,savaş bölgelerine beraber giderdik… O kadar savaş bölgesinde olmuşduk ki, seni Ağdere ve Terter bölgesinde tanımayan asker yoktu… Hatta senin için bir asger elbisesi dikdirmişlerdi ve sana çok yakışmışdı. Ben onu şimdiye kadar hatıra olarak sakladım. “Karabağı ben azad edecem” diye hava atardın, ben de “sen büyüyene kadar Karabağ azad olur” diyordum, ama olmadı, sen büyüdün,okudun,evlendin, baba oldun, malasef Karabağ hala azad olmadı, halen Ermeni işğalında, ama ben yene oğlumun, oğullarımın Azerbaycan bayrağını Hankendi`ne dikeceyi günü umutla bekliyorum, “bunu benim milletimin oğulları mutlaka yapacak” diyorum.
İlk kes bir ana olarak seninle gurur duyduğum günü unutmadım. O gün işte idim ve telefonuma zeng geldi, açdım ve arayan Sebail rayon Polis İdaresinin başçısı idi. “Tenzile hanım, idaremize gele bilirmisiniz, oğlunuz arkadaşları ile beraber suç işlemişler” dedi. Çok heyacanlı polis idaresine gittiğimde sen ve 10 sınıf arkadaşın polis müdürünün odasındaydınız… Polis müdürü olayı anlatanda gözlerim doldu ve seninle bir kere gurur duydum. Arkadaşlarını organize ederek, Fransa büyükelçiliğinin sözde “ermeni soykırımı”nı tanımasını yumurtalı protesto etmişsiniz ve elbette polis görevini yapmış, sizi toplayıb götürmüş… Ama yaşınız 11 olduğu için de bir şey yapamamış, bize haber vermiş… O gün televizyonda haber olmuşdun.
Daha sonra seninle yene ermenilerin soykırım yalanına karşı yazdığın ve gazete`de yayınlatdığın etiraz makalesini okuyanda gururlanmıştım. Sen büyüdükce, benim seninle ilgili gururum da büyüdü…
Bir Ana daha ne isterki…
Biz ömrünü Türk dünyasına hizmete adayan ve bunu onur bilen bir aileyik, biz de böyle mutlu oluruz, dünyanın her yerinden müsafirlerimiz olur ve saysız konferansa ev sahibliyi yaptık… Sen hep yanımda oldun, yorulmadan, incinmeden… Belki yoruldun, ama bunu bana hiç bir zaman hiss ettirmedin… Beni hep bakışlarımdan anladın, sözümü hiç çevirmedin, dünyanın neresinde olursam olum, beni ilk arayan sen oldun, bana destek oldun…
Belçika Senatosunda Karabağ konferansına seninle beraber gitmişdtk. AGİT’in Karabağ üzre Minsk qrubu`nun fransalı eşbaşkanı Bernar Fasye`nin “one minut” deyib, konuşmasını kesmiş “ermeni soykırımı” dediği için özür dilemesini başarmıştın…
Evladlar anaların Şah Eseridir. Bu eserlere bakanda ya utanır, başını öne eğirsin, ya da onurlanırsın, başın gök`e erir. Sen beni hiç utandırmadın, ey oğul! Başımı kimsenin önünde yere eğdirmedin, imanlı, inancli, merhametli ve vicdanlı evlad oldun. Türklüğünü şeref bildin, vatan sevgisini imandan, yurdu korumağı namusdan bildin, zaten bunlar bir ana olarak seninle gurur duymama yeter…
İyi bir baba olduğunu gördükce, kendi babamı hatırlıyorum, Hakkın rahmetine kavuşmadan önce bana demişdi:”Allah seni oğlunla sevindirsin”… Babamın duası kabul görmüş…
Ben seninle sevindim, Allah seni de evlatlarınla sevindirsin ey Oğul!
Cemilim, göz bebeğim, yolun-bahtın açık olsun, Allah’ım seni kötülüklerden korusun. İyi ki, doğdun, yolumda ışık, gözümde nur, gönlümde aşk oldun, ey oğul.
Benim oğlum hem de Vatana, Millete ve oğulsuz analara oğul olsun gerek.
Türk Milletine oğul olasan, ey oğul.