Biz farkında deyilik, ama yıllar hızla geçib gidiyor. Dönüb arkaya bakmak ve bir az düşünmek lazım bazen… İrelini daha iyi görmek için…
Geleceğe yürüyende, yolumuz ne kadar taşlı ve dikenli olursa olsun, yanlış yapmamak için geçmişi iyi tahlil etmeliyik ki, aynı hataları yapmayalım, yahut yerimizde sayarak, geçmişe takılıb kalmayalım.
Bizi ireli götürecek addımları iyi hesablamamız lazım ki ,bir addım ireli gidende iki addım geriye dönmeyelim.
Bireyler olarak arkada bıraktığımız her yılda kazandığımız ve kaybettiyimiz bir çok şeyler vardır.
Neyi kaybedmişim, neyi kazandım diye kendime sordum.
Tarazide kaybettiklerim ağır bastı.
Türk Milleti olarak kaybettiklerimize baktım…
2014 bizden neleri aldı, götürdü.
Kerkük’te, Tebriz’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, KKTC’de, Azerbaycan’da, Türkiye’de ve diğer Türk Devlet ve topluluklarında benim için 2014 çok yaralara ve acılara teşne oldu…
Türk ve Müslümanların gözünün yaşı sel olduğu, yuvasının yıkıldığı, katledildiği ve dünyanın bunları umursamadığı bir yıl.
Özellikle Türkiye ve Kerkük bu çoğrafiyada çok önemli…
Kerkük’ün bağları virane kaldı, ocağı söndü, yüreğine ateş düştü, yuvası yıkıldı, yurdundan yuvasından sürüldü, namerde muhtac edildi…
Bizler Türk Milleti ve devletleri olarak, Kerkükün:”Kavim Kardeş, nerdesin”-harayını duymadık. Filistin`i, Gazze`ni, Kobani`ni gördük ve duyduk, Kerkük’ün inleyen, ağlayan sesini ne gördük, ne de duyduk. Neden Kerkük sora bilirsiniz? Çünki Kerkük o bölgede Türkün ve Türklüyün en kadim kalesidir. O kaleyi düşürmemek için Kerkük türkleri asırlardı direnirdi. Bizim ordakı en sadik yarımız olarak direndi, tüm çabalarına rağman kaybetti. Biz Kerkük`ü mücadilesinde ve acısında yalnız bıraktık.
Türk yurtlarının içinde en çok beni yakıb yakan, yüreğimi kavuran Doğu Türkistan ve Kerkük oldu…
Bu iki yurdumuzun Türk derdi dağlardan ağır oldu. Onların derdini dağ bele çekemez…
Biz yani Türk Devletleri sadece bakmak va susmakla yetindik.
Milletin türke ve müsülmana duyarlı kesimi elbette susmadı, en azından sözüyle destek oldu, “yetmez, denizde damla” misali.
En büyük devletimiz olan Türkiyede Kobani için ölkeni yakıb yıktı PKK…
Dünya yezidi kürtlere yardıma koştu, bir tek Kerkük yalnız bırakıldı.
Türkün kanı yerde kaldı.
Doğu Türkistan senelerdi Çin zülmünde inleyir, büyük başların büyük oyununun kurbanı oldu Uygur türkleri, anlayacağımız Aslanı orda kedi yeyenlere boğduruyorlar.
İŞİD katlamlara davam ediyor, onu yaradanlar da onunla mücadile edir süsü veriyor.
Karabağ yine Ermenistanın işğalı altında, Kırım Rusyanın işğalında, Türkiye “Paralel Devlet”mücadilesinde ve PKK’a gerçek Paralel Devletini kuruyor, Başbakanın baş danışmanı Etyan Mahçupyan Hocalı soykırımının tanınması için TBMM’e öneri hazırlayır, Sözde Ermeni Soykırımının Uluslararası bir yalan olduğunu dünyaya beyan edir ki, etmesi lazım, başbakanın baş danışmanı nasıl olsa.
Kazandıklarım Turk Milletine vurulmuş yaralar, kaybettiklerim Türk yurdu olan son Kaleler… Kalelerimiz bir bir düşüyor.
Olsun, biz de iki Türk bir araya gelib, tarihi yeniden başlar ve devletler kurarız. Olmazmı? Olur! Tanrının kırbacı olarak, Papanı önünde diz çöktüren Atila`nın torunları deyilmiyiz?
Rusyanın o dönemki cumhurbaşkanı Medvediyevin yanında artık-eskik konuştuğu için İlham Eliyev Sarkisiyanın kulağının dibine bir Osmanlı tokatı cekmişti, yuvarlanıb Rusyanın kucağına düşmüştü ki, hale ordadı.
Yerinden kımıldanamıyor…
Bu gün Bizim Uzun Adamın Doğum günüdür. Doğum günün kutlu olsun, sayın Cümhurbaşkanım! Allah size öyle bir güc nasib etsin ki, bir tokata Karabağı rusun ermeni cocuğundan alalım… Biz Size inanıyoruz…