“Biz tarihimizi meydan savaşlarından geçirmişiz. Meydan bizim kanımızdadır. Orada biz güclüyüz, eğilmezik. Lakin meydan döyüşlerini bayram gibi kutlayan bir halk ihanet, riyakarlık, göz göre sahtekarlık karşısında acizdir, silahsızdır. Evlatlarımızın ihanet savaşlarına da hazır olması lazım”.
Sabir Rüstemhanli
17 Kasım 1988. Eski Lenin, şimdiki Azadlık meydanı. Azerbaycanın her yerinden gelmiş insan denizi Hazar’ın sahilinde ‘Karabağ Vatan’dır’ diye buluşmuştu. Dağlık Karabağ’da ermeni bölücüleri “özgürlük ve insan hakkları” adı altında Karabağı Azerbaycan’dan kopararak Ermenistana birleştirmek isteyi ile mitinqler düzenleyirdiler. Elbetki arkalarında başta Polit Büro şefi Gorbaçov ve hanımı Raisa Gorbaçova olmakla Sovet Rusyası vardı.
Azerbaycan yalnızdı ve başımızda olan Sovyetler İttifakı Ermeni diasporasının baskısı altında ermenilerden yanaydı. Karabağ adım adım işğal olunurdu. Merkezi Komite’nin gözleri önünde Karabağ’da isyanlar başlamıştı.
Azerbaycan türkü, tıpkı Türkiye’de bu gün yaşanan demokratik açılım projesinin benzeri olan Gorbaçov’un “yeniden kurma”sı ile iktidara gelen Vezirovların baskısı ile susturulmak istenirdi. Millet başında olan rus kafalılarla başbaşa kalmıştı. Gözü korkutulmak istenen, sindirilmesi için bin bir oyun oynanan milletim…
Ama sovyetlerin hesablayamadıkları bir olay oldu. Millet dar gününde gözünü milli aydınlarına çevirdi. O günü çok iyi hatırlıyorum, millet kimseni beklemeden örgütlendi ve inandığı, sözüne güvendiyi Milli Aydınları el üstünde tutarak Azadlık meydanına getirdi ve sadece onu dinlemek istediyini haykırdi.
Milletin sevdiyi ve güvendiyi “Ömür Kitabı”yla gönlünde taht kuran milli aydınlardan biri de Sabir Rüstemhanlıydı. Sabir bey Meydandaydı ve konuşuyordu…
Onun “Biz çok meydan savaşları görmüşüz. Bura bizim dertlerimizin, irademizin, gücümüzün, azadlık aşkımızın meydanıdır. Bura AZADLIK meydanıdır” sözlerinden sonra halk içinde meydanın ismi Azadlik meydanı olarak anılmağa başlandı.
O konuştukca millet nefesini tutarak dinliyordu. Biliyordu ki… O, ne derse milletden, Vatandan yana der, o, yanlış yapmaz, O, yalan soylemez, Onu kimse tutduğu hakk yoldan döndüre bilmez.
Millet Halil Rza Ulutürkü, Bahtiyar Vahabzadeni, Qulu Halilovu, Aydın Memmedovu, Nüsret Kesemenlini, Şair Gabili ve işçi Nemet Penahlını dinliyordu.
Azadlık meydanı bir milyondan fazla Azerbaycan türkünün Karabağ ve Azadlık haykırışı ile inliyordu.
“Karabağdan el çekin”, “Topraktan pay olmaz”, “Ankara-Bakü: Türk milleti var olsun”, “Türk birliği”, “Bağımsız Azerbaycan” sloganlarıyla inliyordu meydan…
Milletten ve Azerbaycanın bağımsızlığından yana olan Milli Aydınlar milletin yolunda işık olmak için canlarını feda etmeyi göze almıştılar. Rus İmperyasından yana olanlar ise millete ve onun başında olan Aydınlara her türlü iftira atarak ölümlerine fetva vermeye çağrırdılar. İçimizdeki hainler Rus şovinistleriyle işbirliği içindeydiler. Millete ve Vatana hainliyin kahramanlık olarak nitelendirildiyi bir dönemden keçirdik.
Bizleri o meydana getiren, Milli Aydınlarımızın yıllarla kulağımıza fısıldadıkları Azadlık,Türklük ve Vatan sözleri olmuştu…
Analarımızın gelin giden kızlarına cehiz verdikleri “Ömür kitabı”nı Azadlık Meydanı’na ellerin’de bayrak gibi getirdikleri bir dönemdi. O gün Türk Milli Ruhunun uyandığı bir gündü. O gün sonradan tarihimize altın harflerle “Dirçeliş Günü”gibi geçecekti. Millet onun yanında olanı ve karşısında olanı unutmayacaktır. O gün Milletine ihanet edenlerin çoğu sonradan tarihin çöplüyüne atılacaktı…
Malasef o gün milletine ihanet edenlerin her havaya kolay uyğunlaşdıkları için bu gün de keyiflerine diyecek yok, ama millet her kesi iyi tanıyor…
O gün Azerbaycanın tarihinde çok önemli bir gün. O günün kahramanları olan Milli Aydınlarımız da bizim bu günümüz için çok önemli…
O gün olmasaydı bu günleri göremezdik. Onlar o gün ölümü göze alarak o meydanlarda olmasaydı, Azerbaycan bağımsızlığına kovuşamazdı.
Evet, onlar Milli Ruhun uyanmasında önemli rolu olan savaşçılardır…
Belke değerleri yeterince bilinmedi, belke biz onlara nankörlük ettik, belke hakk etdikleri saygıyı gösteremedik… Ama onlar “milletten gelen her şey kabulumduzdur” deyib sineye çekdiler, ama inanin millet her şeyin farkında ve onları hiç bir zaman unutmayacaktır.
Azerbaycan Türkü var oldukca o milli aydınlar yaşayacaklar. Ebülfez Elçibey, Halil Rza Ulutürk, Bahtiyar Vahabzade, Sabir Rüstemhanlı, Kulu Halilov, Aydın Mammadov ve başkaları ilelebet milletin kalbinde yaşayacaklar…
O günlerde, Karabağ’ın ermenilere verilmesine karşı olduğu için Polit Büro’dan çıkarılarak, Moskova’da ev hapsinde tutulan Haydar Aliyev’i de unutmayalım…
Sonralar Sabir Rüstemhanlı “Derte eğilme” kitabında Meydan hatıralarını yazarken şu cümleleri de yazmadan keçmiyordu: “Meydan asıl Azadlık Universitesi idi. Lakin bu gün sınırlarımızda ve kendi toprağımızda savaş gidiyor. Böyle bir zamanda universitet bilgisi, Azadlık diploması yetmiyor. Bu gün meydan hatıralarımızın ve şerefimizin savaş sengerlerinde korunan günüdür”.
Bu yazımı o gün o meydanda olan birisi olarak başta sevgili eşim Sabir Rüstemhanlı olmakla Milli Dirçeliş gününün Kahramanlarına armağan ediyorum.
Size minnetdarız…
Sizleri unutmadık…