“Sarı gelin”i de böyle kayb ettik. Bizim olanı bizden alamazlar diye duşündük, ama ermeni yalanına kardeşlerimiz bile inandı. Biz umursamadıkca, düşman daha da ilerledi. Ve bu gün sözleri milli şairimiz Ahmet Cavat`a, musikisi dünyaca ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyli`ye mahsus “Çırpınırdı Karadeniz, bakıb Türkün bayrağı`na” şarkısına göz dikmiş durumdalar. Hansı ki, şanlı Türk askeri`nin kardeşlerini kurtarmak için Azerbaycan`a gelişini vasf ediyor…
Bu, milli değerlerimiz saldırı altında olduğunun haberçisidir. Malasef düşman Kardeş Türkiyemizde bile bizlere, milli değerlerimize saldırırlar. Aydınlar sustukca, ayaklar baş olub, üstümüze yürüyürler…
Biz hiç bir zaman Türkiye ile Azerbaycan`I ayrı görmedik. Bunun için de Türkiye`de diaspora fealiyetleri kurmak yolunda çaba göstermedik. Türkün türke kendisini anlatmasına lüzum görmedik… Ama ilk defa 2009`da sınırların açılması konusunda gördük ki, biz yanılmışız… Kardeş ülke`de ermeni çoktan diasporasını kurmuş… Bizler çok gec kalmışız…
Elbet ki, devlet nezdinde bir mesele yok. Nitekim sayın Aliyev Türkiye`nin olmamasını fırsat bilen ermenibaşına böyle demişdi: “Türkiye yoksa, ben buradayım”. Evet, Türkiye ve Azerbaycan her zaman devlet ve millet olarak bir-birinin yanındalar. Bunu hiç bir siyasi, hiç bir açılım değiştiremez.
Küçük bir anımı hatırlatmak istiyorum. 2012 yılında Brüksel Senat`ında keçirilen ve Azerbaycan ve Ermenistan resmilerinin ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı görüşmelerde oğlum Cemilin Bernar Fasyeye ünvanladığı “Türkiye AGİT`in Minsk Grubunun Yukarı Karabağ meselesinin çözülmesinde eşbaşkanlarından biri neden olmasın” sözlerine ermeni tarafından tepki geldi: “Türkiye ermeni soykırımı yaptığı için AGİT`in Minsk Grubunda eşbaşkan olamaz”. Bu zaman ben ayağa kalkarak “Türkiye`nin temsil olunmadığı bir yerde asla aleyhine konuşamazsınız. Biz bu toplantıyı terk ediyoruz, ya da soykırımdan danışacazsa, once Hocalıdan başlayalım” dedim. Moderator senator Dominik Tilmans bizi haklı görerek, ermenileri uyardı… Yani, bizim için Türkiye ile Azerbaycan bir candır…
Malasef son yıllar ermeni ile sorunları sözde çözmek adına ermeniye verilen tavizler, Akdamar kilsesinin tamirine önem verenler ermenilerin Batı Azerbaycan (şimdiki Ermenistan) ve Karabağ`da bize mahsus bir taşa bile yaşama şansı tanımamalarından habersizler. Camilerimize, mezar taşlarımıza kadar ermeni zülmünü tatmışız… Şimdi sıra “Çırpınırdı Karadeniz”emi geldi?…
Nerde milli aydınlarımız? Neden bilincli yapılmış ve hala israr edilen hataya karşı susuluyor? Tam bir haftadan beri üç-beş aydından başka bu konu kimseyi ilgilendirmiyor? Neden iktidaryanlısı o gazeteye kimse tepkisini ortaya koymuyor? Azerbaycan ve Türkiye`nin Kültür Bakanlıkları ne güne duruyor? Ne için ermenilerin gönlünü almak adına sözü-musikisi Azerbaycan türklerine aid olan şarkımızın ermenileştirilmesine göz yumuluyor? Bu yalana itiraz etmek sadece sayın başkonsolos Hasan Zeynalovunmu görevidir? Türkiye`deki Azerbaycan kültür dernekleri neden bu medeni yalana karşı itiraz seslerini ucaltmıyorlar? Ermenidenmi korkuluyor, yoksa açılım politikasına tersmi düşer hakikatları söyleyib, şarkımızın ermenileştirilmesine karşı çıkmak?
Uzun sözün kısası, Türkiye`nin ve Azerbaycan`ın haksızlık önünde susmayacak milli aydınlara ihtiyacı olduğunu gösterdi bu olay… Biz “Çırpınırdı Karadeniz”I ermenileştirmeğe imkan tanımayacaz və sonuna kadar mücadilemiz devam edecektir… Ve sözde Türkiye`de Azerbaycan adına işler yapanların, televizyon kuranların da şahsi menfaatlarından gayrisini düşünmediklerinin ve bu kutsal görevin de yine milli aydınların üzerine düştüğünün göstergesidiri bu…
Ama biz susmayacaz…
Topraklarımızı ermenileştirdiler… Abidelerimizi ermenileştirdiler. Sanat eserlermizi ermenileştirdiler. Yemeklerimizi bile ermenileştirdiler. Şimdi sıra Türkün bayrağına selam veren şarkımızamı geldi sıra? Ve bütün bunlar Türk dünyasının kalbi ve başkenti Türkiyemizde baş verir… Bu çok hüzünvericidir…
Ama bütün bu fitne-fesadlar iki bedende bir can olan Türkiye ve Azerbaycan`I etkilemez… Halkın sevgisi bakidir…